Cyndi Lauper

1984 senesinde dünya ikiye ayrılmıştı. Yok, Doğu Batı ayrımından bahsetmiyorum. Çok daha ciddi, önemli bir kamplaşma vardı o yıllarda. Madonna-Cyndi Lauper kamplaşması! Bir yanda cinsellik ve Katolik gelenekleri ile ilgili bütün tabuları yıkmaya yeminli, baştan sona seks kokan bir kenar mahalle kızı. Diğer yanda Brooklyn sokaklarından çıkma zıpır mı zıpır, eğlenceli bir kaçık. İkisinin tek ortak yanı, MTV tarafından şımartılmış ve müzik kanalı tarafından dünya egemenliğine giden yolun başlarında ona aracılık etmiş olmaları. Şimdi geriye dönüp ikisine de baktığımızda, çok şeyin değişmiş olduğunu görüyoruz. Madonna insanüstü bir hırs ve kararlılıkla pop dünyasının divası oldu, herkesin saygısını kazanmış bir kurumlaşma süreci içerisinde kendi, yıkılmaz imparatorluğunu kurdu. Öte yandan Cyndi Lauper, yaramaz, kendi bildiğini okuyan ama Madonna'ya göre elbette daha naif tavırların üzerine fazla bir şey inşa edemeden çaptan düştü. Onu o yapan new wave, post punk yapılardan kaçıp iyice pop müziğe yöneldi ve hayran kaybetti, sonraki albümleri insanları ilgilendirmez oldu, bir ara oyunculuk yaptı, hatta 'Mad About You' dizisinde bir süre oynayıp bir de Emmy kazandı. Ama Cyndi Lauper günün sonunda, bir nostaljik tat, bir belgesel portresi, 80'ler ile ilgili düzenlenen partiler (ve de ne kadar çok var onlardan!) vesilesiyle kulaklarımıza çalınan bir misafir olarak kaldı.

Madonna-Cyndi Lauper karşılaşmasının sonucu malum. Seks, çocuksu başkaldırıyı yendi. Cinsellik, fırlamalıktan daha çok sattı. Özün önceliği, gayet tabii unutuldu. Ama Lauper çok üzülmesin. Onun bizde yarattığı hatıralar hep daha güzel, hep daha masum, iyimser ve özlem dolu oldu. Hele bir de, arada ortaya çıkıp bizi şaşırtacak bir-iki şey yapmıyor mu hâlâ? Daha ne dileyebiliriz ki, ona mutluluk, sağlık ve huzurdan başka?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Acıların Kadını : Bergen

Sex Bağımlısı Ünlüler

Linda Lovelace